ÜROLOJİ TARİHÇESİNE BİR BAKIŞ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ MECMUASI

L. Sezai Yaman • Sümer Baltacı

Cilt 49, Sayı 4, 1996 181-183

ÖZET

Tarih insana geçirdiği evreleri açıklayarak ge­leceğe ışık tutan, yönlendiren çok önemli bir bi­lim dalıdır. Bu nedenle; günümüzde üroloji konu­sunda bugün erişilmiş olan noktayı anlayabilmek ve geleceife doğru bilimsel ilerleme ümitlerini ko­ruyabilmek için üroloji tarihçesini iyi bilmek ge­reklidir. Bu yazıda, özetle cerrahi üroloji, aneste­ziyoloji, radyoloji ve bakteriyolojideki gelişmeler dikkate alınarak ürolojinin geleceğine ilişkin, oku­yan için bir düşünme fırsatı verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Üroloji tarihi, Türkiye’de Ürolojinin tarihçesi

SUMMARY

A Neview on the History of Urology

History, which is a very important scientific branch explains the developments which men had passed and depicts the areas for research. in order to understand the current status of urology and ta preserve the hope of scientific progression we must know the history of urology. in this pa­per, by taking the developments into account on surgical urology, anesthesiology, radiology and bacteriology, a chance for thinking upon the futu­re of urology is given to the reader.
Key Words: History of Urology, History of Urology in Turkey

Genel tıp ve üroloji alanında bugün varılan noktayı değerlendirebilmek için, geçmişteki bilgileri ve değerlendirmeleri yerine oturtmak gerekmekte­dir. Zira günümüz bilgileri geçmişteki hekimlerin bilgi birikimleri ile oluşmuş ve belirli bir seviyeye ulaşmıştır. Ancak ürolojinin tarihçesini iyi bilmez­sek ve geçmışteki atılımları hiçe sayarak kendimizi inkar edersek, geleceğe doğru bilimsel ilerleme ümitlerimiz de kaybolur. Her geçen gün yeni tanı ve tedavi yöntemlerinin bulunduğu göz önüne alınırsa, gelecek nesillerin de, bugün çok modern olduğunu düşündüğümüz ve uyguladığımız yöntemlere eski ve demode yöntemler olarak bakacakları bir gerçek­tir. Bu sebeple üroloji tarihçesine kısa bir bakış yap­mayı uygun bulduk.

Milattan önceki dönemi içeren ilkçağ hekimli­ğinde, Üroloji konusunda ancak o günün gerekleri­ne ve dini inanışlarına dayanan çalışmalar yapılmış; circumcision, mesaneden perine yoluyla taş çıkar­ma işlemi, böbrek taşlarının ve gutun tanımı, sonda­ların kullanılması (Erasistratas), mesane lavajlarının uygulanması, bimanuel mesane muayenesi, prostat bezinin tarifi (Herophilos) yapılmıştır. Bu Dönemin Önemli İsimleri; Hippocrat (M.Ö. 5.yy- 4.yy), Cel­sus, Galen, Alibasus (Daimi sondayı tarif etmiştir) ve Paul Von Acqina (Mesane yıkama yöntemini tarif et­miştir) dır. Hippocrat mesane taşları ile ilgili ilk bi­limsel yaklaşımı yapmış, az slı alımı ve sistit ile me­sane taşı oluşumu arasındaki ilişkiye dikkat çekmiş­tir (1, 2, 3).

Ortaçağda ise, üroloji ile ilgili gelişmeler sade­ce idrarın renginden, kokusundan ve tadından an­lam çıkarmaya çalışan üroskopi uzmanlarının (Aris­pice’ler) elinde kalmıştır. Örneğin; Theophilos (7. yy.) ünlü bir üroskopi uzmanı olarak isim yapmıştır (1, 3).

Milattan sonra ise İbn-i Sina (980-1037), Merci­er ve Nelaton sondaların, 1022 yılında tarif etmiş ve günümüzde katater denilen bu aletlere “Kaster” adı­nı vermiştir. “Kanun ve kitabun Fi def-i Emraz ı kil­ye” adlı kitabı ile döneminin taş hastalığına en mo­dern yaklaşımları anlatmış ve yorumlamıştır(l, 2).

16.yy.da anatomi ve kimya alanında önemli ge­lişmeler olmuştur. Eustanius, Pare, Estienne, Malpig­hi, Sertini ve Littre bu dönemin ünlü anatomistlerin­dendir. 17.-18. yy.da kimya alanında büyük geliş­meler olmuş ve bilimsel bilinçlenme ile, bu döne­min hekimleri üriner sistem hastalıklarını inceleme­ye ve tedavi etmeye girişmişlerdir.Bu dönemin ünlü isimleri ; Deckers (1694’de albumini tarif etmiştir), Bellini (1700’de ilk idrar tahlilini yapmıştır), Scheele (1770’de ürik asidi tarif etmiştir), Mathias Dobson (1774’de glikozu tarif etmiştir) ve Gruishank (1779’da üreyi tarif etmiştir) dır (3).

19.yy.da önemli teknik buluşlarla birlikte ürolo­jide de gelişmeler görülmüştür. Astley Cooper 1821 ‘de, uretra taşlarını bir alet yardımıyla almıştır. 1824’de R.Bright, nefritlerin ana hatlarını çizmiş ve yine 1824’de Civial canlı insanda litotripsi uygula­masını yapmıştır. 1835’de Benique kendi adıyla anı­lan bujileri, 1836’da Mercier, kendi adıyla anılan sondayı geliştirmiştir. 1841 ‘de Reylart, balonlu son­dayı geliştirmiş ve 1845’de Maisonneuve cihazı ile darlıkların kesilerek açılması güncellik kazanmıştır (2, 3).
Avrupa’da ürolojinin ayrı bir araştırma konusu olarak ortaya çıkması, 19. yüzyılın ikinci yarısına rastlar. Ürolojinin bu büyük adımı atmasında Merci­er ve Civiel gibi Fransız cerrahların önemli rolü ol­muştur. J.D.d’Etoille’in gayretleriyle ilk Üroloji ser­visi Paris’te Necker Hastanesi’nde kurulmuştur(l, 3).

Litotripsilerin ilk modelini Horteloupe bulmuş ve 1875’de Bigelow litotripsiyi litolapaksi halinde tariflemiştir. Bu arada Leroy d’Etiolles ve Maisonne­uve idrar yolu darlıklarını, Mercier, Sir Edward Ho­me ve Sir Benjamin Brady prostat konusunu aydın­latmıştır. Leupold Ritter von Dittel 1880 yılında prostat orta lobunun kesilmesini, 1885’de perineal prostatektomiyi yapmıştır (3).

Henry Thompson (1820-1904) prostat hakkın­da, L.Dittel (1815-1898) uretra darlıkları hakkında, birer eser yayınlamıştır. 1881 ‘de Felix Guyon “Le­çons Clinique sur les Maladies des Vaois Urinaires” adlı ilk Üroloji kitabını yazmıştır (L 3).

Bakteriyoloji alanında ise, Pasteur’ün (1822- 1895) fermantasyonu açıklaması, özellikle Robert Koch’un (1843-191 O) tüberküloz basilini bulması ve Neisser’in 1879’da Gonokok’u bulması, ürolojinin ilerlemesinde önemli rol oynamıştır. 1885’de Bumm ilk kültürü yapmış ve nihayet 1893’de Ricard, gono­re ve sifilizi kesin bir şekilde ayırarak, üroloji ve ve­nerolojiyi birbirinden ayırmıştır (2, 3).

Ürolojide endoskopi konusundaki önemli geliş­meler de yine 19.yy.da olmuştur. Bozzini (1773- 1809), ilk kez mesaneyi aydınlatarak incelemeyi dü­şünmüş, 1826’da Sagalas “Ürosistik” adlı aleti, yap­mıştır. 1827’de Fisher ve 1833’de Gabriel Guillon sistoskop adlı aleti sunmuşlardır. 1865’de Desorme­ux ışıklı sistoskopu tarif etmiş ve 1879’da Max Nit­ze sistoskopun ilk modelini yapmıştır. 1897’de Al­barran, sistoskopa ilave ettiği tırnakcığı Moskova Kongresi’nde tanıtmıştır. Böylece üretere katater ko­nulması ve böbreklerden ayrı ayrı idrar örneği topla­ma mümkün olmuştur. Sandor Koranyi kriyoskopi ile, Voelcker ve Joseph indigocarmin ile kromosis­toskopi yaparak böbrek fonksiyonlarını araştırmış, Albarran experimental poliüri, Ambard coefficient metotları üzerinde çalışmıştır (1,2).

1895’de Röntgen’in keşfi tıbbın her alanında önemli gelişmelere yol açarken, belkide üroloji röntgenden en fazla faydalanan bilim dalı olmuştur. Nitekim bu sayede retrograd pyelografi (Voelcker ve Lichtenberg, 1906-1912), sistografi (P.Wulf ve Al­bers, Perthes, Papin, 1905-1912), retrograd uretrog­rafi (Uteau, Caillot, Pfister, Cicard, Paitsch, 1919- 1931 ), pyelografi (Fey, Bachrach, Truchot, Legueu, 1922-1923), intravenöz pyelografi (Swick ve Lich­tenberg, 1932-1934), retroperitoneal pnömografi (Carell i 1921 ), presakral ensüflasyon (Ru iz Rivaz, 1947), translumbal arteriografi (Dos Santos, 1929), Seldinger Aortagrafi (Farias, 1941) rutin yapılabilir hale gelmiştir. Bu teknolojik gelişmelerin olduğu dö­nemde cerrahlar da yeni yöntemler ortaya koymuş­lardır (2, 3).

Ürolojik cerrahide, ilk suprapubik kesi (F.Tren­delenburg 1844-1925), ve ilk sistektomi (B.Barden­hauer 1829-1913) 19. yy.da yapılmıştır. 19.yy.a ka­dar böbreklerin çok frajil olduğu ve dokunulmama­sı gerektiği düşünülmüş, ancak Bright ve Rayer’in nefritlerin patolojilerini tarif etmelerinden sonra böbrek cerrahisi gelişmiştir. 1870’1i yıllarda Gustav Siman (1824-1878) ilk nefrotomiyi yapmış, yine Le Dantu (1841-1926) nefrolitotomi ile ilk kez böbrek­ten taş çıkarmış ve böbreğe sütür koymuştur. İlk üre­terolitotomi (İsrael, 1848-1926), ilk prostatektomi (Sir Peter Johnson Freyer, 1852-1921), prostata ilk elektrorezeksiyon (Edward Keyes 1924 ve Davis 1931 ), ilk üreterosigmoidostomi (Robert Coffey, 1928), suprapubik-ekstravezikal prostatektomi (Te­rence Millin, 1946) ameliyatları da 19.yy sonları ve 20.yy başlarında yapılmıştır. İkinci Dünya Sava­şı’ndan sonra prostat hipertrofisinin tedavisinde transuretral rezeksiyon standart hale gelmiştir.

1970’li yıllarda fiberoptik sistemi ve 1976 yılında ise, Hopkins’in Rod Lens Optik Sistemi’ni geliştir­mesi ürolojik uygulamalar için yeni ufuklar açmıştır. 1980’de, lglesias devamlı irrigasyonu bulmuştur(2, 3).

Ürolojik cerrahideki bu gelişmeler, anestezideki gelişmelere paralellik göstermiştir. Anestezinin gide­rek daha az riskli ve kolay uygulanır hale gelmesi ile çok değişik ürolojik cerrahi uygulamalar ağrısızca yapılabilir olmuştur. Priestley 1776’da azot protok­siti, Sertür er 1806’da morfini bulmuşlardır. Morton ve Jackson 1846’da ilk kez bir hastaya eter vermiş­lerdir. Simpson 1847’de kloroformu, Andrew 1868’de azot protoksiti oksijenle beraber kullanmış­lardır. Trendelenburg 1869’da ilk endotrakeal anes­teziyi, Corning 1885’de köpeklerde ilk lomber anes­teziyi yapmışlardır. Daha sonra A.K.Gustaw Bier in­sanlarda lomber anesteziyi uygulamıştır (1, 2, 3).

Enfeksiyonla mücadelede elde edilen başarılar da üriner sistem enfeksiyonlarının tedavisinde, ame­liyat sonrası hastaların morbidite ve mortalitesinin azaltılmasında önemli rol almıştır. 1928’de Fle­ming’in etkisini gözlediği penisilini, 1938’de Flo­rey’in realize etmesi, 1935’de Domagh’ın prontosi­li, 1944’de Waksmann’ın streptomisini bulması üro­lojide enfeksiyonla mücadelede önemli kolaylıklar sağlamıştır (3).

Ürolojide hormona! ilaçların kullanılması ile il­gili gelişmeler de daha ziyade 19. yy.daki gözlem­lerle başlamıştır. 1849’da Berthold, kastre insanlar­da testis hormonlarının eksikliğine bağlı belirtileri tariflemiş, 1927’de Mac Gee, boğa testisi ekstresi kullanarak testis hormon eksikliğini gidermiştir.

1931 ‘de Butenandt idrardan androsteron’u ayırmış, 1934’de Laquer testesteronu sentetik yoldan elde et­miştir (2, 3).
Tüm bu gelişmelerden başka, özellikle son 30-40 yıl içersinde teknolojideki baş döndürücü geliş­melere paralel olarak gelişen çok çeşitli teşhis araç­ları (U ltrasonografi, sintigrafi, bilgisayarlı tomografi, magnetik rezonans görüntüleme, çeşitli biyokimya­sal analizler) ile, ürodinami cihazları, endoürolojik ve laparoskopik aletler, ekstrakorporeal şok dalga li­totripsi cihazları (1980’de ilk uygulama yapılmıştır), laser cihazları, çeşitli protezler ürolojik hastaya yak­laşımı her gün daha da değiştirmektedir.

Ülkemizde ise; Üroloji alanında asrımızın baş­larında tek tük gayrimüslüm hekim yalnızca İstan­bul’da hizmet verirken (Nafilyan Paşa, Papa gibi), önce İstanbul Tıp Fakültesi’nde Prof.Dr. Behçet Sa­bit Erduran, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde Prof. Fuat Kamil Beksan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakülte­si’nde Prof.Dr. Kemal Serav’ın öncülüklerinde başlı­yan gelişme Sağlık Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kuru­mu Hastaneleri gibi hastanelerle bütün Türkiye ge­nelinde çok büyük aşamalar geçirmiştir (2, 3, 4). Bu­gün, hemen bütün Tıp Fakülteleri’nde geniş bir öğ­retim ve eğitimin yanında, 1 S00’ün üzerinde Ürolo­ji uzmanı yurdumuzun hemen bütün yörelerinde hizmet vermektedir. Ayrıca Üroloji içinde Avrupa Birliği ile entegrasyon çalışmaları başlamış, bir çok fakültemizde üroonkoloji, pediatrik üroloji, transp­lantasyon, androloji ve infertilite, taş hastalığı, pros­tat üniteleri, nöroüroloji, endoüroloji, kadın üroloji­si gibi dallar bilim dalı ve seksiyonlar halinde daha detaylı çalışmalara başlamışlardır.

KAYNAKLAR

1. Erduran BS: Ürolojinin dünkü ve bugünkü durumu, Üroloji Neşriyatının Cumhuriyet Mat. 172-180, 1954.

2. Kahya E: Üroloji Tarihi, Doktora Tezi, 1971.
3. Serav K, Gunalp i, Gerçel R: Üroloji 1. (Genel kısım), 1. bası, 1959, Yeni Desen Matbaası. Ankara, sayfa:1.

4. Solok V, Akkılıç M: Cumhuriyetin 50. yılında üroloji kliniği ve Türk Ürolojisi’nin geçirdiği gelişmeler, Cerr. Tıp Fak. Der. 4: 338, 1973.

A.Ü. Tıp Fak. Üroloji A.B.D